Ergül ALTAŞ yazdı: AŞK'IN BEN'İ

Naci YENGİN beyin “Aşk’ın Ben’i” adlı deneme kitabını okuyorum. Her sayfada, her denemeden aşkın başka bir haline kapı aralıyor yazar. Yitirilen güzellikleri, anlamları hasretle anıyor, arıyor.

Ergül ALTAŞ yazdı: AŞK'IN BEN'İ
30 Ağustos 2018 - 18:01 - Güncelleme: 30 Ağustos 2018 - 18:10

AŞK’IN BEN’İ

Öykü can çekişiyor.

Şiir bitti.

Roman düşe kalka varolmaya çalışıyor.

Deneme çoktan öldü.

Desene ölmüşüz de ağlayanımız yok.

Edebiyata olan alakası, bağı zayıflayan toplumların varacağı yer kadın cinayetleri, çocuk istismarı, hayvanlara yapılan insanlık dışı muamele. Edebiyatla aramıza mesafe koydukça insanlık kan kaybetmeye devam edecek.

Hikâyesi yazılıp okunmayan, masalı anlatılmayan, tarihi romanlaştırılmayan bir milletin ayaklarının yere sağlam basması zordur. Ne diyordu şair “Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,/ Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;”

Şiir, öykü, deneme bitti diyenlerin demesine bakmadan okumaya ve yazmaya devam eden güzel insanların varolduğunu bilmek yarınlara umutla bakmamızı sağlıyor.

İşte bu değerli insanlardan biri olan Naci YENGİN beyin “Aşk’ın Ben’i” adlı deneme kitabını okuyorum. Her sayfada, her denemeden aşkın başka bir haline kapı aralıyor yazar. Yitirilen güzellikleri, anlamları hasretle anıyor, arıyor.

“Aşkı kaybeden insan kendini de kaybetti.” ilk; “Bekliyorum, aşkın beni beklemesini özler gibi.” son cümlesi kitabın. Aşkla başlayıp aşkla biten bir kitap bu, gerçek anlamından koparılmaya çalışılan aşkın güzellilerine, inceliklerine duyulan içli bir hasretin terennüm edildiği.

Dünya gurbetinde hep sılayı özler, sılayı ararız. Bu arayışta aşk anlamdırır hayatımızı. Dünya bile aşkla dönerken aşksız yapamayız. Adına Leyla, Şirin, Züleyha desekte her aşk O’na çıkar. O’ndan başkasını sevmek imkânsızdır. İç dururken kabukta oyalanmaktır.  Leyla’ya haksızlıktır.

Yazar Aşk’ın Ben’i denemelerinde tasavvufi bir eda ile aşkın gerçek anlamını arıyor. Beşeri aşktan ilahi aşka yürürken samimi bir dille kalbinin gel gitlerini gözlerimizin önüne seriyor. Yer yer şiirsel bir dil, içli anlatım. Özlem dolu satırlar akıp gidiyor.

Kitabı okudukça anlıyoruz ki yazar her ne yaparsa aşkla yapıyor. Sözlerinin, düşüncelerinin, fiillerinin arka planında hep aşk var. Aşkla seviyor, aşkla özlüyor, aşkla yazıyor.

“Aşkımın kollarına, satırlarıma ve sana geri dönmenin arzusuyla, özlemlerimi içime atarak kalkıyorum cümlelerin ortasından!”

Yazar dünden bu güne duygular, düşünceler, hasretler biriktirmiş içinde, gün gelip paylaşma umuduyla.

“Satırların bitmek bilmeyen iştahını doyuramıyorum. Gezmediğim kitapçı, uğramadığım gönül kalmadı. Kitaplardan derlediğim sözcüklerin satırlara döküleceği, kozasını öreceği anı sabırsızlıkla bekliyorum.”

İşte bu kitap yazarın ruhunda fırtınalar koparan, gönlünü aşktan aşka salan duygu ve düşüncelerinin aşkla satırlara dökülmesiyle iki kapak arasında hayat bulmuş halidir.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum