DOLAŞTIRILAN İKİ DANGALAKÇA LAF - Prof. Dr. Nurullah Çetin

DOLAŞTIRILAN İKİ DANGALAKÇA LAF

İslam düşmanlığı için kendilerince felsefi ve bilimsel temel üretmeye çalışan iki sinsi kişi, iki laf yumurtlamışlar. Birisi:

“Ben inanmayı değil, bilmeyi tercih ederim” demiş. Diğeri de “İnsanlık aç kalırsa onu din değil, bilim kurtaracak” demiş. Bu iki lafı matah bir şey gibi sosyal medyada dolaştırıp duruyorlar.

Filozof romancı geçinen kişi ile derin akademisyen pozlarındaki kişinin her iki cümlesinde de hedefte İslam var.

“Din” dedikleri başka dinler değil, sadece İslam. Kendi kafalarında kendi kendilerine gerçek İslam dışında kurgulanmış bir İslam üretmişler, ürettikleri tasarlanmış İslam’la bilimi çatıştırıyorlar. Güya İslam’ın bilime karşı olduğunu vurgulamaya çalışıyorlar. İnsanları da aptal zannediyorlar.

Öyle bir algı oluşturuluyor ki sanki İslam, bilmeyi değil, salt körü körüne, bağnazca inanmayı emrediyor, bilmeyi, bilimi ise lanetliyormuş gibi.

Kendi etrafında derin esrarengizlik halesi oluşturan kişi, “Ben inanmayı değil, bilmeyi tercih ederim” diyerek bilenlerin inanmaya, inananların da bilmeye düşman olduğunu mu ima ediyor? Bilmekle inanmak birbirine zıt, birbirine karşıt, birbirini reddeden kavramlar mıdır ki?

Tam tersine İslam, “bilerek inanmak”tır.

“Oku!” emriyle başlayan Kur’an-ı Kerim’den aldığımız "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu!" (Zümer, 9) ayetinden anlaşılan nedir? İslam’ın ana kaynağı olan Kur’an’daki bu ayette bilme, bilim red mi ediliyor, inkar mı ediliyor, lanetleniyor mu? Yoksa tam tersi mi? Katran karası ruhlarının isi pası yüzlerine yansıyan kapkaranlık adamlar, gerçeği ters yüz edemezler.

Cahil Müslümanların perişan hallerine bakıp İslam’ı bilime düşman gösteremezsiniz. Bilimle alakası olmayan Müslümanı sizden önce İslam’ın kendisi lanetliyor:

“Sakın cahillerden olma.”(Enam,35)

"Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım"(Bakara, 67)

“Gerçekten Ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum."(Hud 46)

Prof. Dr. Nurullah Çetin