DENİZE YAKIN ŞEHİR - MEHMET BURAK ÇERİ

Bir galat-ı meşhur hikayesi...

DENİZE YAKIN ŞEHİR - MEHMET BURAK ÇERİ
00 0000 - 00:00 - Güncelleme: 23 Mart 2018 - 15:28

      DENİZE YAKIN ŞEHİR

 

 Yürüyerek kaçılmıyor bu şehirden. Ne yapayım yükseklere çıkmanın yolunu arardım bende. Galata yetişti imdadıma hep. Her daim kanatlanıp uçası gelir insanın. Uçan olmuş mudur, ya da ilerde biri uçar mı dayanamayıp, bilmiyorum. Ama benim gönlüm bazen kanatlanıyor oralardan. Bulutlara elimi uzatıyorum aldanıp. Hep kanıyorum, öyle safım.

  Yine birgün Galata’nın yokuşlarındayım. Tarih, Galata Kulesi’nin yapımından sonraki bir tarih. Vakit,gözün etrafı gördüğü bir vakit. Aklım yerindeyken bile sarhoşum bu yollarda. Yokuşlarını söküyorum Galata’nın. Mahallenin her yanından yakın görünen kule yanıltıyor adamı. Aklımız yerinde değil zaten. Bir de Galata kandırıyor bizi.

  Etrafta Hristiyan çocuklar koşuşturuyor. Yalnız bir adam,yaşlı, elinde bir şarap şişesi ile umursamazca bir kenarda oturuyor. Hristiyan mahallesinin meczupları bizimkilere benzemiyor.

  Galata’nın kapısı göründü. Yangından sonra yıllardır kullanılmıyor kule.

  Merdivenlerinde bir iki evsiz hep var. Soğuk havalarda daha da doluyor. Marur  duruyor Galata. Göğe direk dikmişler sanki. Sanki gökyüzüne gitmeye hazır bir ok gibi duruyor. Ama biraz is karası var. Bu asi hali yakmış bizim Galata’yı. Bu kadar mağrur olursan böyle olur işte...

  Galata’nın o kibirli hali merdivenlerde de çıkıyor insanın karşısına.’’Boynunu eğeceksin!’’ diyor. Boynunu eğmeyince kafana vuruyor duvarlarını.

  Sonunda tepesine çıktım. Aydınlık vakitte girip, karanlık vakitte ulaştım tepeye. Kenarda bir evsiz sızıp kalmış. Bu Galata göründüğü gibi değil mi acaba?

  Şehir şimdi ayaklarımın altında. Her şey küçücük duruyor. Yerden bitme mantarlar gibi evler. İs karaları elime koluma bulaşmış. Zaten esmer olan tenim  enikonu siyah olmuştu.

  Tarihi bilinmez bu Galata Kulesi’nin. Ezeli neresi, ebedi neresi Allah bilir. Yoksa bende sonsuzum deyip kibirleniyor muydu? Şirk mi Koşuyordu Allah’a? Tabi ya, başka açıklaması olamazdı. Firavun’un göğe attığı ok muydu acaba bu Galata? Ne istiyorum şu Galata’dan. Ne benden çektiği. Bir kafir yapmadığım kalmıştı.

  Neyse. Bırakalım Galata’yı, şehre dalalım. Bu yıldızlı şehrin iki yakası bir araya gelmiyordu. Beddua mı etmişlerdi bu şehre? Ne istediniz güzelim şehirden. Ne etti size. Benim sevdiğimde seviyor bu şehri. Özlüyor. Görmedim, lakin hissediyorum. Rüzgarın uğultusu onun sokağından getirdiği havadisleri üflüyor kulağıma. Yine papatyalar varmış parmaklarının arasında. Ya da bembeyaz ellerini papatya mı sandı bu saf rüzgar. Gerçi ne farkeder.

  Yirmili yaşlarımdayım henüz. Ama tarihler boyunca yaşanmış, yaşandıkça daha da alevlenmiş bir aşkı yaşıyorum sanki. Yaşandıkça yaşanmış, yandıkça yaşanmış bir aşkı... Zaten bu onulmaz ateş yüzünden ciğeri yanarmış aşık olanların. O yangınla kalpleri ısınırmış. Efsane işte. Aynı ben gibi. Ben hep Galat-ı meşhurum, Galata hep meşhur.

  Bak ne anlatacağım sana Galata. Sen tek değilsin bu şehirde. Bir de kız kulesi var. Boğazda inci bir kolye gibi, Uzun,ince ve naif. Diğer yakaya daha yakın. Daha mütevazi. Sen göremezsin buradan.  Sana daha çok anlatırdım ama anlamazsın. Ya da bir dakika... Yoksa sen... Ah be Galata, neden söylemedin en başından. Sen Kız Kulesi’ne aşıksın. Aynı ben gibi varlığını bilir, namını duyar lakin göremezsin sevdiğini. Yoksa boyun ondan mı bu kadar uzun. Sevdanı görmek için mi ? Ama ne kadar uğraştıysan da göremezsin sevdanı dimi. Sevdanı göremedikçe de korlanan yüreğin bedenini yaktı. Duman duman oldu her yerin,tutuştun.

  Bende neler derim şu gariban Galata’ya. Kafama vurup,siyahını bulaştırıp neler anlatmak istedin kim bilir. Aranıza boğaz mı girdi yoksa.Ondan mı ayırdı şehrin iki yakasını. Ahh gidi boğaz. Hem su olup kandırırsın bizi, hem tuz olup yaramıza basarsın...

 Hep bir keyfiyet var diyarlarda. Denize yakın bu şehirde, ciğerimiz hep yanıyor. Acaba boğazı bu şehrin aşıkları gözyaşlarıyla mı dolduruyor. Sevdalılar hiç mi kavuşamıyor birbirine. Bir zaman deniz giriyor araya, bir zaman dağ...

 Sarıldım Galata’nın taş duvarlarına. İki dertli meczup idik. O benim ateşimi aldı, ben onun soğuğunu...

 

MBÇ

tarihistan.org

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum