ÇERNOBİL FACİASI

ÇERNOBİL FACİASI
01 Temmuz 2020 - 19:43

ÇERNOBİL FACİASI

Çernobil Nükleer Santral Faciası, 26 Nisan 1986 tarihinde Sovyetler Birliği’ne bağlı Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Pripyat şehri yakınlarındaki Çernobil Nükleer Santrali’nin dördüncü reaktöründe elektrik kesilmesi deneyinin ardından, reaktörün acil kapatılması sırasında çekirdeğin kazara patlaması sonucu gerçekleşen nükleer kazadır. Kaza sonrası çevreye 1945’te Hiroşima’ya atılan atom bombasının 50 katına eşit miktarda radyasyon yayılmıştır. Patlamanın ardından radyoaktif madde yüklü bulutlar Türkiye dahil birçok ülkeyi etkilemiştir.

Kaza, Uluslararası Nükleer Olay Ölçeği’ne göre bugüne kadar meydana gelmiş en büyük nükleer kazalardan birisi olarak kabul edilir. Çernobil Faciası, Uluslararası Nükleer Olay Ölçeğinde en yüksek sınıflandırma oranı olan 7 ile ölçeklendirilmiştir. Bu sınıfta ölçeklendirilen yalnızca iki nükleer felaket bulunmaktadır. Bunlardan birisi Çernobil felaketi, diğeri ise 2011 yılında meydana gelen Fukuşima Nükleer Santrali kazasıdır.[1] Felaket maliyeti ve kayıpları açısından tarihin en kötü iki nükleer felaketinden birisidir. Kaza sonrası 500.000’den fazla işçi nükleer faciaya müdahalede bulunmuş ve birçoğu radyasyona maruz kalmıştır. Tahmini olarak yapılan masraf ise 18 milyar ruble olmuştur. Meydana gelen kaza esnasında 31 kişi ölmüştür fakat çok büyük bir alana yayılan radyasyon neticesine uzun vadede sonuçlarının daha ağır olduğu değerlendirilmektedir.

ÇERNOBİL NÜKLEER FELAKETİ 

Kaza 26 Nisan 1986 Cumartesi günü 4 numaralı reaktörde yapılan sistem testi esnasında başlamıştır. Çernobil Nükleer Santrali Pripyat kenti, Beyaz Rusya idari sınırı ile Dinyeper Nehri yakınlarında bulunuyordu. Test esnasında ani ve beklenmedik bir güç dalgalanması fark edilerek acil durum butonuna basılmıştı fakat güç çıkışı daha fazla büyüyerek son noktaya ulaştığında buhar basıncı bir dizi tepkimeye neden oldu. Tüm bu olaylar nötron moderatör ile hava arasındaki grafitin birleşmesini sağlayarak nükleer çekirdekte erimeye neden oldu. Tutuşma ile çıkan yangın atmosfere yükseldi. Böylece Pripyat başta olmak üzere geniş bir coğrafyaya yüksek derecede nükleer serpinti bulutu yayıldı. Serpinti bulutu Sovyetler Birliği’nin batısı ile buradan Avrupa’ya ve Karadeniz üzerinden Türkiye’ye sürüklendi.

1986 yılından 2000 yılına kadar Beyaz Rusya, Rusya ve Ukrayna’da ciddi olarak kirlenmiş bölgelerden toplam 350.400 kişi tahliye edildi.[2] Rusya’nın resmi verilerine göre oluşan radyoaktif serpintiden en çok etkilenen yer %60 ile Beyaz Rusya oldu.[3][4] Çernobil kazasının ardından Rusya, Beyaz Rusya ve Ukrayna sürekli olarak yaptığı dezenfekte işlemleri ile sağlık işlemlerinde yüklü derecede harcama yaptı.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından hazırlanan bir raporda kazanın çevresel sonuçları incelenmiştir.[5] UNSCEAR raporuna göre ise 2008 yılına kadar kazadan yüksek dozda radyasyona maruz kalan 4.000 kişiden 64’ünün radyasyon sonucu öldüğü doğrulanmıştır. Oluşturulan Çernobil Forumunda 200.000 acil müdahalede çalışan işçi, 116.000 kurtarılmış kişi ve kirlenmiş alanlardan tahliye edilen 270.000 kişinin bilgileri derlenmiştir. Akut radyasyon sendromuna bağlı olarak kazadan kısa süre sonra ölen 50 acil müdahale işçisinin ölümleri ile radyasyona bağlı olarak Tiroid kanseri ve radyasyona bağlı kanserden dolayı ölenler birleştirildiğinde, ölenlerin sayısı 3940 olmuştur. Bunlardan tahmini olarak dokuzu çocuktur ve lösemi nedeniyle ölmüşlerdir.[6]

KANSER VAKALARI

2006 yılında hakemli bir dergi olan International Journal of Cancer isimli dergide Çernobil Forumu çalışmasının sonuçları farklı bir metodoloji ile takip edilmiş ve kanser nedeniyle öldüğü belirtilen ve kansere yakalanan kişilerde, sağ kalım oranları da dahil edilerek herhangi bir tartışma ortamı oluşturulmasına imkan vermeyecek şekilde inceleme yapılmıştır. Bu çalışmada kaza nedeniyle tahminen 4.000 kişinin öldüğü açıklanmıştır.[7]

 “Tahmini olarak Avrupa’da tiroid kanserine yakalanan 1.000 vaka ve diğer kanserlere yakalanan 4.000 vakaya Çernobil kazasının neden olmuş olabileceği düşünülmektedir ve bu miktarlar kazadan günümüze kadar yaşanan kanser vakalarının %0,01’ini temsil etmektedir. Modellemeler sonucunda 2065 yılına kadar radyasyona maruz kalmış 16.000 kişinin tiroid kanseri, 25.000 kişinin ise diğer kanserlere yakalanması beklenebilir. Diğer şekillerde kansere yakalanma oranları ise bu tarihe kadar birkaç yüz milyon olacaktır.”

Union of Concerned Scientists isimli kâr amacı gütmeyen örgüt, doğrusal olmayan eşik modeline göre yapılan değerlendirmelerde sıfıra yakın radyasyon oranının eklenmediğini, bu nedenle daha geniş bir coğrafyanın da sonuçlara dâhil edildiğinde kaza nedeniyle 50.000’den fazla kişinin kansere yakalanacağını ve bunların 25.000’inin öleceğini tahmin ettiklerini açıkladı. Avrupa Yeşiller Partisi ise 2006 yılında yaptırdığı TORCH raporunda kansere yakalanan kişi miktarının 60.000 olacağını ve 30.000’inin kanser nedeniyle öleceğini öngördüğünü belirtti. Greenpeace ise 200.000’den fazla kişinin kaza nedeniyle kansere yakalanacağını açıkladı.

Kaza ile ilgili olarak Sovyetler Birliği hükümeti, Sovyet nükleer güç endüstrisi ve prosedürleri hakkında ketum olmakla suçlandı. 1980’lerde başlatılan Glasnost politikasına rağmen, hükümetin Çernobil faciasını gizli tutmaya çalıştığı ve kaza ile ilgili olarak hızlı kararlar almayarak bu konuda sessiz kaldığı iddia edildi.

TÜRKİYE VE ÇEVRE ÜLKELERE ETKİLERİ

Çernobil nükleer reaktöründeki patlama sonucunda çevre ülkelere yayılan radyoaktif parçacıkların büyüklüğü ve etkileri üzerine kazanın üzerinden geçen yıllarda ciddi bilimsel araştırmaların yapılmamış ve radyasyon seviyesini gösteren sayısal değerlerin açıklanmamış olması, patlamanın hemen sonrasında Türkiye üzerindeki etkilerle ilgili yeterli veriye ulaşmayı imkansızlaştırmıştır.[11][12] Ancak Çernobil kazasının Avrupa üzerindeki etkilerini gösteren harita ve çizelgeler, radyoaktif serpintinin çok geniş bir alanda yayıldığı ve Avrupa’daki pek çok ülkeyi doğrudan etkilediğini gösterdiği gibi; ülkedeki kanser vakalarının artışının nedeninin Çernobil kazası olduğuna ilişkin kuşkular hala devam etmektedir.

Türk Tabipler Birliği’nin ilk baskısı Nisan 2006’da yapılan “Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye’de Kanser” başlıklı raporunda, Çernobil nükleer reaktör kazası ile Karadeniz bölgesindeki kanser vakaları arasındaki ilişkinin araştırılması sonuçları kamuoyuna sunulmuştur. Raporda Çernobil’deki patlama sonrasında oluşan radyoaktif bulutların 3 Mayıs 1986 Cumartesi günü Marmara’ya, 4-5 Mayıs günleri Batı Karadeniz’e, 6 Mayıs günü Çankırı üzerinden Sivas’a, 7-9 Mayıs tarihlerinde Trabzon-Hopa’ya ulaştığı, 10 gün sonra da tüm Türkiye’ye radyoaktif parçacıkların yayıldığı belirtilmekte[13]; çalışma sonucunda, Hopa’da kanser görülme sıklığı ile kanser nedeniyle ölümlerin, Türkiye’nin diğer coğrafi alanlarına göre daha fazla görülmesi olasılığının, araştırılmaya değer bir durum olduğunun ortaya çıktığı ifade edilmektedir. Rapor, elde edilebilen veriler ışığında, bölgede Çernobil nükleer kazası ile gerek kanser olgu sayıları, gerekse kanserden ölümlerle ilgili kanıta dayalı nedensel bir bağlantı kurmanın olanaklı görünmekte olduğunu kabul ederek, bu konuda kesin sonuca varmak için daha ayrıntılı araştırmalar yapılması gerekliliğini vurgulamaktadır[14].

ÇERNOBİL NÜKLEER SANTRALİ  VE İNŞA SÜRECİ

O dönem Sovyetler Birliği’ne bağlı olan Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde Çernobil Nükleer Santrali’nin inşasına 1970 yılında başlandı. Santralde çalışan personeller ve aileleri için üç kilometre mesafede Pripyat şehri kuruldu. Santralin ilk reaktör ünitesi 1977 yılında faaliyete girdi. Daha sonra üç güç ünitesinin daha tamamlanmasıyla, yıllık enerji üretimi 29 milyar kilowatt saate ulaştı. Çernobil Nükleer Santrali’nin, her biri 1000 MW gücünde 12 reaktörle dünyanın en büyük nükleer enerji santrali haline getirilmesi planlanıyordu. Patlamadan önce dört reaktörle çalışan santralde, iki reaktör de inşa halindeydi. Kazaya uğrayan dördüncü ünite üç senedir faaliyetteydi.

26 NİSAN 1986’DA NÜKLEER SANTRALDE YAŞANILANLAR  

25 Nisan 1986 tarihinde, Çernobil Nükleer Santrali’nin dördüncü reaktöründe rutin koruyucu bakım çalışmalarının hazırlıklarına başlandı. İleride olası acil bir durumda ek güç kaynağı olarak kullanılması için türbin jeneratörün test edilmesi planlanıyordu. Deneyin 700-1000 MW güç seviyesinde yapılması kararlaştırıldı. Kazadan bir gün önce reaktörün gücü yaklaşık 1600 MW’ya düşürüldü ve test gereği acil durum soğutma sistemi kapatıldı. Saat 23.10’da güç seviyesi 700 MW’ya indirilmeye başlandı. Otomatik güç moduna geçildi, ama güç durdurma ayarı 700 MW’ya ayarlanmadığından güç seviyesi 30 MW’ya düştü. Görevli operatör gücü geri kazanmaya çalıştı ve sonunda testi planlananın altında bir seviye olan 200 MW gücünde başlattı.

26 Nisan saat 01.23’te kumanda tablosunda acil durdurma sinyali yandı. Operatör reaktörü durdurma düğmesine bastı ve kontrol çubukları aşağıya doğru hareket etmeye başladı. Güç seviyesi saniyeler içinde nominal değerin 100 katına ulaştı. Durumun kontrolden çıkmasının ardından birkaç saniye arayla iki büyük patlama meydana geldi. Görgü tanıklarının anlatımına göre, ilk patlamada kırmızı, ikinci patlamada mavi bir alev yükseldi ve ardından santralin üzeri dev bir mantar bulutuyla kaplandı.

ÇERNOBİL NÜKLEER FELAKETİNE NE SEBEP OLDU? 

İnsanlık tarihinin en büyük nükleer faciasının asıl nedenleri konusunda bugün de tartışmalar sürüyor. Sovyetler Birliği’nde o dönem kazanın sebeplerini araştırmak için kurulan devlet komisyonu, santral personelini ve yönetimini kazanın baş sorumlusu ilan etti.

Güvenlik kurallarını ihlal ettikleri gerekçesiyle santral müdürü Viktor Bryuhanov ve şef mühendis Nikolay Fomin 10’ar yıl, şef mühendis yardımcısı Anatoliy Dyatlov beş yıl, reaktör sorumlusu Aleksandr Kovalenko üç yıl, vardiya amiri Boris Rogojkin ve denetmen Yuriy Lauşkin ikişer yıl hapis cezasına çarptırıldı.

O dönem Çernobil Nükleer Santrali’nde teknik ayarlardan sorumlu personellerin yöneticisi olan, 2020 yılında Ukrayna Nükleer Enerji ve Sanayi Sektörü Emektarları Birliği Başkanlığını yürüten Maksim Kremen, patlamadan bir gün önce neler yaşadığını şu şekilde paylaşır:

 “25 Nisan 1986 günü, iş çıkışı santralden ayrılırken tesadüfen Dyatlov ve Kovalenko’ya rastladım. Kovalenko yanıma yaklaşarak, reaktörün işleyişinde bir tuhaflık olduğunu söyledi. Ancak Dyatlov onu sert bir şekilde durdurdu ve sözlerini sürdürmesine izin vermedi. Bunun üzerinde durmamıştım, çünkü bu benim sorumluluğumda değildi.”

Reaktör sorumlusu ve şef mühendis yardımcısının reaktördeki sorunun farkında olduklarını tahmin ettiğini belirten Kremen, şöyle devam eder:

 “Şef mühendis yardımcısı reaktörü durdurma komutunu verebilecek kararlılığa sahip değildi. Deneyi yerine getirememekten korkuyordu. Şef mühendisin mesleği elektrik mühendisliğiydi. Bu durumda yapması gereken tek bir şey vardı; reaktörü durdurmak. Taşıdıkları mesleki sorumluluğa rağmen bu kararı almaya korktular.”

INSAG RAPORLARI 

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) bünyesindeki Uluslararası Nükleer Güvenlik Komitesi (INSAG) de ilk başlarda Sovyetler Birliği devletiyle aynı fikirdeydi.

Kazanın bazı kural ihlallerinin ve personel hatalarının bir araya gelmesi sonucu yaşandığı sonucuna varılan INSAG raporunda, santral yönetimi “deneyi ne pahasına olursa olsun yapmakla” suçlandı.

Fakat aynı kurum 1991 yılında kazayla ilgili yayımladığı yeni raporunda, “operasyonel personelin hatası sonucu başlayan kazanın, reaktörün yetersiz tasarımı nedeniyle bir felakete dönüştüğü” tespitine yer verdi.

INSAG, 1993 yılında hazırladığı nihai raporunda ise personel hatalarıyla ilgili daha önce varılan bazı tespitlerin yanlış olduğunu, kazanın reaktördeki tasarım hatası, reaktörün güvenlik standartlarını karşılamaması ve nükleer santraldeki genel güvenlik önlemlerinin yetersizliği nedeniyle meydana gelmiş olma ihtimalinin ağırlık kazandığını ileri sürdü.

Kazaya deprem, sabotaj ya da “terör eylemi”nin yol açmış olabileceği yönünde iddialar ortaya atılsa da bunlara dair bir kanıt bulunmuyor.

NÜKLEER FACİANIN SONUÇLARINDA NE OLDU?

MAKSİM KREMEN’İN ANILARI

Pripyat’ta yaşayan Maksim Kremen, 26 Nisan 1986 Cumartesi günü erkenden uyandı.

O gün 6 yaşındaki oğluyla nehirde kano gezintisi yapmayı planlıyordu. Nükleer santrale bir kilometre mesafede bulunan garajın yolunu tuttular:

 “Yolda santralde çalışan bir tanıdığıma rastladım. Dördüncü reaktörün çatısının çöktüğünü söyledi. Şoke olmuştum. Oğlumla birlikte garaja vardığımızda, dördüncü bloktan dumanlar yükseldiğini gördüm. Garajın çatısına çıktığımda korkunç bir tabloyla karşılaştım. Reaktörün kapağı geniş bir açıyla kalkmıştı ve boru hatları üzerinde asılıydı. Bunun üzerine eve dönmeye karar verdim. Mesai arkadaşlarımla benim evimde toplandık ve kazayı konuşmaya başladık. Pripyat’tan çıkmak mümkün değildi. Tüm dolmuşlar durdurulmuştu, özel otomobillerle de çıkışa izin verilmiyordu.

“Pripyat’ta 26 Nisan’ın diğer günlerden bir farkı yoktu. Günlük hayata dair hiçbir uyarı ve sınırlama yapılmadı. İnsanlar gruplar halinde toplanıyor ve santraldeki kazayı konuşuyorlardı. Cumartesi akşamı Pripyat’ın parti ve belediye yöneticileri ailelerini şehir dışına çıkardılar. Bu haber hemen yayıldı. Biz ise esirdik. Pazar günü insanları götürmeye başladılar. Kazadan önce her şey normaldi. İnsanlar otomobil satın alıyor, evlerini yapıyorlardı. Umutları vardı. Ama bir an geldi ve onlar için değerli olan her şey yok oldu…”

FELAKETİN SONUÇLARI 

Nükleer faciadan bir süre sonra Pripyat şehrinde ve Çernobil nükleer santralinin çevresindeki 10 kilometrelik alanda yaşayanlar tahliye edildi. 1986 Mayıs ayında 30 kilometrelik bölgeden tahliye edilen kişilerin sayısı farklı verilerde 116 bin ile 350 bin arasında gösteriliyor.

Kazanın yol açtığı yangın 10 gün sürdü. Patlamanın etkisiyle çevreye yaklaşık 380 milyon küri (radyoaktivite birimi) radyasyon yayıldı.

Yüzde 70’i Belarus, Ukrayna ve Rusya topraklarında yer alan 200 bin kilometrekarelik bir alan radyasyonun etkisi altında kaldı.

Kaza sonrası radyoaktif madde yüklü bulutlar Avrupa’da birçok ülkeye yayıldı.

Facia nedeniyle kaç kişinin hayatını kaybettiği günümüzde de tartışma konusu.

Nükleer felaket, ilk anda santralde görevli 31 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Ancak kazanın asıl yıkıcı etkileri daha sonra ortaya çıktı.

Çernobil faciası bazı bağımsız araştırmalara göre yaklaşık 200 bin kişinin doğrudan ya da dolaylı olarak ölümüne sebep oldu.

Farklı verilere göre, facianın etkilerini ortadan kaldırmak için yapılan çalışmalara Sovyetler Birliği’nde 600 bin ile 800 bin arasında görevli katıldı. Bu kişilerin 70 bininden fazlası kalıcı olarak sakat kaldı.

Maksim Kremen de 1986-1987 yıllarında bu çalışmalarda yer alan ve sonradan “onur madalyası” verilen kişilerden biriydi.

Kazanın etkileri nedeniyle Ukrayna’da 1,9 milyon, Belarus, Rusya, Ukrayna ve Avrupa ülkelerinde toplam 8,4 milyon kişi radyasyona maruz kaldı.

Patlamanın ardından santralin yakınlarındaki tüm çam ağaçları yüksek radyasyonun etkisiyle kızıl renge dönüştü ve öldü. Hayvanların tamamına yakını yok oldu.

Facianın Türkiye’ye etkileriyle ilgili de farklı iddialar ortaya atılmıştı.

Türk Tabipleri Birliği, facianın Türkiye’de özellikle Doğu Karadeniz bölgesini etkilediğine ve bölgedeki kanser vakalarıyla facia arasındaki ilişki olabileceğine dikkati çekmişti.

Farklı yetkililer ise bölgedeki kanser vakaları ile facia arasında ilişki bulunduğuna dair kanıt olmadığını ileri sürmüştü.

GÜNÜMÜZDE ÇERNOBİL

1986’da Çernobil Nükleer Santrali’ndeki patlamadan bu yana yaklaşık 4 bin kilometrekarelik bir alan terk edilmiş durumda. Yasak bölge Ukrayna ve Belarus topraklarını kapsıyor. Santralin yakınlarındaki Pripyat kenti ise “hayalet şehre” dönüştü. Radyoaktif kirliliğin bulunduğu bölgede tarım yasak ve yeni yapılaşmaya izin verilmiyor.

Yasak bölgeye 30 kilometre mesafede polis kontrol noktaları bulunuyor. Ancak buna rağmen şehir bugüne kadar birçok kez soygun ve yağmalama eylemlerine sahne oldu. “Hayalet şehir”de değerli eşyaların çalınmadığı neredeyse tek bir daire kalmadığı belirtiliyor.

Çernobil Nükleer Santrali’nin işleyen son reaktörü 15 Aralık 2000 tarihinde kapatıldı.

ÇELİK KALKAN

Çernobil Nükleer Santrali, daha önce görülmemiş bir mühendislik yöntemiyle radyoaktif sızıntıyı engellemek için 2016 yılında dev bir çelik kalkanla örtüldü. 275 metre genişliğinde, 108 metre uzunluğunda ve 36 bin ton ağırlığındaki kalkan, reaktörün üstünü örtecek şekilde inşa edildikten sonra kaydırma işlemiyle 5 günde reaktörün üzerine konumlandırıldı.

100 yıl boyunca radyoaktif sızıntıyı engellemesi beklenen kalkan 1,5 milyar dolara mal oldu.[8][9]

Sökme ve temizlik faaliyetleri için, çelik çadırın içine 100 metre uzunluğunda iki köprü sistemi yapılıp, üzerine ray döşendi. Böylece vinç yardımıyla sökülecek reaktör parçalarını vagonlarla dışarı taşımak mümkün oldu. Reaktörün gövde ve parçalarının yanı sıra yaklaşık 150 ton nükleer yakıtın da dışarı çıkarılıp bertaraf edilmesi gerekmektedir.[10]

Günümüzde devre dışı olan Çernobil Nükleer Santrali’nde, nükleer tesislerin ve radyoaktif atıkların güvenliğinden, çevre denetiminden ve bilimsel çalışmalardan sorumlu devlet işletmesi faaliyet yürütüyor.

Bölgede güneş enerjisi santrali ve Avrupa için nükleer yakıt depolama tesisi kurmaya yönelik projeler de gündeme gelmişti.

ÇERNOBİL TURİZMİ

Çernobil reaktör kazasının yaşandığı terkedilmiş bölge, 2011 yılında otoritelerin burayı ziyaret etmenin güvenli olduğunu duyurmasından beri kamuya ve turistik ziyaretlere açıktır.[15] Felaketin kalıntılarına kendi gözleriyle tanık olmak ve görünmeyen tehlikenin cazibesi, dünyanın farklı yerlerinden turistler için bu bölgeyi cezbedici hale getirmektedir. Ukraynalı yetkililer tarafından yedi saat süren gezinin tehlike yaratmadığı ve çektirilecek bir röntgenle aynı seviyede ışına maruz bıraktığı belirtilmektedir. Gezi programı kapsamında reaktör alanı gezdirildikten sonra, birkaç kilometre uzaklıkta, enerji santrali çalışanları ve aileleri için inşa edilen Pripyat kentine gidilmektedir.[16][17] Çernobil felaket bölgesinin turistik amaçların ötesine geçerek eğlence partileri düzenlenen bir yer haline gelmesi ise eleştiri konusu olmuştur.[18]

Nükleer facia sonrası yüksek radyasyona maruz kalan ormanlar, günümüzde ise adeta bir doğal yaşam cennetine dönüşmüş durumda. Bölgede pek çok vahşi hayvan ve yüzlerce kuş türü yaşam sürüyor. Araştırmalar, yüksek radyasyon miktarının bugün Çernobil’deki vahşi doğaya ciddi bir olumsuz etkisi olmadığını gösteriyor. Ancak bazı hayvanlarda anomalilere rastlanabiliyor. Örneğin, kuşlar arasında albino yaygın. Böceklerin ömrü normalden kısa, kemirgenlerde doğurganlık seviyesi düşük.

Çernobil Nükleer Santrali’nin patladığı bölge ve Pripyat şehri, son yıllarda dünyanın dört bir yanından turistleri ağırlıyor. Tüm dünyada büyük ilgi gören “Chernobyl” dizisinin de etkisiyle bölgeyi 2019 yılında resmi verilere göre 124 bin kişi ziyaret etti.

NÜKLEER FELAKETİN GÜNÜMÜZE ETKİLERİ 

Çernobil’de 4 Nisan 2020’de başlayan ve yaklaşık iki hafta süren yangının, Pripyat kentine ve radyoaktif atıkların yer aldığı tesislere iki kilometre mesafedeki bir bölgeye kadar ilerlemesi, Çernobil ile ilgili riskleri yeniden gündeme getirmişti. Yangının ardından Çernobil’deki turistik yerlerin üçte biri yok oldu. 1986’daki nükleer facia sonrası ilk tasfiye memurlarının yaşadıkları ahşap evlerin bulunduğu “İzumrudnoye” Sovyet gençlik kampının yanması en büyük kayıplardan biri oldu.

İVAN KOVALETS 

Facianın günümüzdeki en önemli olumsuz etkisi, Ukrayna ve Belarus sınırları içinde yer alan yaklaşık 1 milyon hektarlık toprağın radyoaktif kirliliğin etkisi altında olması. Ukrayna Ulusal Bilimler Akademisi (NAN) Çevre Bilişimi Bölüm Başkanı İvan Kovalets, nükleer yakıt ve radyoaktif maddelerin kalıntılarının kontrol altında tutulmasının ve gömülmesinin günümüzdeki temel sorunlar olduğunu söylüyor. Çernobil Nükleer Santrali’nin soğutma havuzunun dibinde çok sayıda radyoaktif madde bulunduğunu belirten akademisyen, şu risklere işaret ediyor:

 “Havuzun kuruması halinde bu radyoaktif materyaller rüzgarın etkisiyle havaya karışabilir. Çernobil bölgesindeki orman yangınları da radyoaktif aktiviteyi artırabilir. Tüm bu sorunların çözümü için bölgede düzenli olarak çok sayıda uzmanın çalışması gerekiyor. Bu da onların sağlığı için bazı riskler oluşturuyor.”

Kovalets, bölgedeki yangınların ciddi bir risk yaratıp yaratmadığı konusunda da şu açıklamalarda bulunuyor:

 “Bazı radyoaktif atık depolarında uzun ömürlü radyoaktif materyaller bulunuyor. Bu nedenle elbette tehlike arz ediyorlar. Ancak bunlar genellikle betonarme bölmelerde depolandığından, yangınların bu materyallerin depolardan çıkmasına yol açması düşük ihtimal. Nükleer yakıt kalıntılarının bulunduğu depolama tesislerinde ise -sadece Çernobil için geçerli değil- kontrolsüz bir nükleer reaksiyonun yeniden başlaması (kritiklik kazası) ihtimali var. Ama bu nükleer patlama anlamına gelmiyor.”

SERGİY PASKEVİÇ

NAN Nükleer Enerji Santrallerinin Güvenlik Sorunları Enstitüsü Müdür Yardımcısı Sergiy Paskeviç’e göre de bölgedeki radyoaktif atık depoları, yangın ya da sel ve kasırga gibi durumlarda radyoaktif maddelerin çevreye salınmasına yol açabilecek bir güvenlik riski oluşturmuyor.

Her iki uzman da, Çernobil’deki radyasyon miktarının günümüzde Ukrayna ve çevre ülkelerde insan sağlığını tehdit etmediği görüşünde.

ULUSLARARASI ATOM ENERJİSİ AJANSI  (IAEA)

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) da son raporunda, Çernobil bölgesinde çıkan orman yangınlarının “havadaki radyoaktif partiküllerde tehlikeli bir artışa neden olmadığını” açıkladı. Raporda, ölçülen radyasyon seviyelerindeki artışın çok düşük olduğu ve insan sağlığı için risk oluşturmadığı belirtildi.

Ancak uzmanlar, insanlık tarihinin en büyük çevre felaketi olan Çernobil faciasının izlerinin günümüzde yaratabileceği olası risklerle ilgili daha fazla bilimsel araştırmaya ihtiyaç duyulduğunun altını çiziyor.

KAYNAKÇA

1.Black, Richard (12 Nisan 2011). “Fukushima: As bad as Chernobyl?” (İngilizce). BBC.

2. “Table 2.2 Number of people affected by the Chernobyl accident (to December 2000)” (PDF). The Human Consequences of the Chernobyl Nuclear Accident. UNDP ve UNICEF. 22 Ocak 2002.

3.”Preface: The Chernobyl Accident” (İngilizce). 10 Mart 2017.

4.”Environmental consequences of the Chernobyl accident and their remediation: Twenty years of experience. Report of the Chernobyl Forum Expert Group ‘Environment’,” (PDF) (İngilizce). Viyana: Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı. s. 180.

5.Hallenbeck, William (1994). Radiation Protection. CRC Press. s. 15. ISBN 0-87371-996-4. Reported thus far are 237 cases of acute radiation sickness and 31 deaths

6.”Chernobyl: the true scale of the accident”. who.int. 5 Eylül 2005.

7.”Estimates of the cancer burden in Europe from radioactive fallout from the Chernobyl accident” (İngilizce). 20 Nisan 2006.

8.”Çernobil nükleer santrali çelik kalkanla örtülüyor”. Euronews. euronews.com. 14 Kasım 2016.

9.”Çernobil’in reaktörüne çelik kalkan”. BBC. bbc.com. 14 Kasım 2016.

10.Schmidt, Fabian (30 Kasım 2016). “Çernobil’e dev koruyucu kalkan”. Deutsche Welle. dw.com.

11.Türk Tabipleri Birliği: Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye’de Kanser

12.Çernobil Nükleer Kazası Sonrası Türkiye’de Kanser, Türk Tabipleri Birliği, Nisan, 2006, s.65

13.a.g.e. s.50-51

14.a.g.e. s.99

15.Adams, Cathy (30 Mayıs 2019). “Çernobil’i ziyaret etmek güvenli mi?”. The Independent. independentturkish.com.

16.Nagel, Christina (27 Nisan 2010). “Çernobil turistik yer oldu”. Deutsche Welle. dw.com.

17.Canşen, Fulya (25 Nisan 2011). “Çernobil’i anarken”. NTV. ntv.com.tr.

18.”Çernobil’deki eğlence partileri İngiliz medyasının gündeminde”. Sputnik. sputniknews.com. 13 Nisan 2019.

19.Blasco, Lucía (5 Haziran 2019). “Çernobil: 1986’daki nükleer felaketin gölgesinde yaşayanlar anlatıyor”. BBC. bbc.com.

20.Viacheslav Shramovych; Hanna Chornous (16 Haziran 2019). “Çernobil – Reaktör çalışanı, rekor kıran diziyi yorumladı: ‘Felaket çok güçlü tasvir edilmiş ama bazı tutarsızlıklar var'”. BBC. bbc.com.

21.https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-52426424. 26 Nisan 2020.

22.https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-48494042. 03 Haziran 2019.

Kaynak: BİLGİPEDİA

http://www.bilgipedia.org/category/uluslararasi-felaketler/

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum