Çanakkale Savaşına katılan bir doktorun hatıraları

Dünyaca ünlü keman virtüözümüz Ayla Erduran I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale cephesinde doktor olarak görev yapan babası Ordinaryüs Profesör Behçet Sabit Erduran’ı anlattı. Erduran, babasının anılarını yazdığı defterin bir tarih öğretmeni tarafından bulunduğunu ve anılarını okuyunca çok duygulandığını söylüyor.

Çanakkale Savaşına katılan bir doktorun hatıraları
22 Mart 2020 - 23:23 - Güncelleme: 23 Mart 2020 - 12:44

Bugünlerde doktorlar gece gündüz çalışarak koronavirüs daha fazla yayılmadan önlenmesi için çaba sarfediyor. En zor günlerde kahramanca mücadele eden doktorlarımızın hikayesi sadece bugüne ait değil. Geçmişte de büyük kahramanlık hikayelerinde onların ismini duyarız. İşte onlardan biri Çanakkale cephesinde görevlendirilen Behcet Sabit Bey idi. Bombalar, yıkıntılar, sargılar arasında gece gündüz Yıldız mevkinde ve seyyar hastanelerde çalışan Behcet Sabit Erduran 18 Mart deniz harekatını ve kara muharebelerinin başladığı 25 Nisan’da yaşadıklarını anılarında kaleme aldı. İş Bankası Yayınları arasında çıkan “1915 Baharında Çanakkale” adlı kitaptan yola çıkarak bugün dünyaca ünlü keman virtüözümüz Ayla Erduran, I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale cephesinde doktor olarak görev yapan babası Ordinaryüs Profesör Behçet Sabit Erduran’ı anlattı. Kızılay’ın aylık dergisi 1868’e yer alan işte o hikaye:

 
Ayla Erduran

Ayla Hanım’ın babası Behçet Sabit Erduran 1886 İstanbul, Sultanahmet doğumlu. 1909’da Darülfünun-ı Osmanî Ulûm-ı Tıbbiye Şubesi öğrencisiyken Cemil Topuzlu’nun cerrahi kliniği bünyesinde açtığı üroloji kliniğinin ilk asistanı olur. Balkan Savaşları’nda başhekim muavinliği göreviyle Kırklareli harp sahasına gönderilir. I. Dünya Savaşı’nda önce Gelibolu Hilâl-i Ahmer Hastanesi’nde çalışır, ardından da Yıldız Tabya mevkiine geçer. Çanakkale Zaferi’nin kazanıldığı 18 Mart 1915 ve kara muharebelerinin başlangıcı olan 25 Nisan günlerine şahitlik eder.

 
Behçet Sabit Erduran

İNGİLİZ ASKERE YARDIM ETMEK İSTER

Babasının bu hatıralarından kendilerine bahsettiğini belirten Ayla Hanım şunları söylüyor: “Elbette, bana anlatırdı hatıralarını babam. Meselâ bir gün şöyle bir anısını anlatmıştı. Çanakkale’de bir İngiliz subayı esir düşüyor. Derhal ameliyat olması lazım. Babam onunla ilgilenmek üzere çadırına gidiyor. Duruma bakıyor ki bacağı kesilmezse adam kangren olacak. Ancak İngiliz subay kabul etmiyor, Londra’da ameliyat olmak istediğini söylüyor. Babam da subaya durumun ciddiyetini anlatıyor ve karar vermesi için de beş dakika verip dışarı çıkıyor. Biraz uzaklaştığı sırada bir bomba çadıra isabet ediyor ve tabii adam ölüyor. Ne şans ama değil mi?” derken gözleri doluyor.

ANILAR SAHAFLARDA BULUNUR

Cephedeki Bir Doktorun Gözünden 1915 Baharında Çanakkale adlı kitabının okurla buluşma hikayesi ise oldukça ilginç. 60’lı yıllarda Çanakkale’de görev yapan bir tarih öğretmeni sahaflardan eski yazıyla kaleme alınmış bir not defteri satın alır.Evde kilitli bir dolapta muhafaza edilen bu defterin bir doktor tarafından yazıldığı ve savaşla ilgili olduğu bilinir ev ahalisi tarafından. Aradan yıllar geçer, aile İstanbul’a taşınır. Bir gün Galatasaray’da bir yayınevine yayınlanmak üzere bırakır ancak fikrini değiştirerek yoldan geri dönüp defteri alır. Bir gün, defteri dolaptan çıkarıp kızına uzatarak “Bunu sen yayınlayacaksın” der. Tamay Açıkel de babasına verdiği sözü tutar, uzun ve yorucu bir emeğin sonucu olarak günlüğü Latin harflerine aktarıp sadeleştirir. 2015’te, Çanakkale Savaşları’nın 100. yılında kitap olarak yayınlamak ister ve izin almak için Ayla Erduran’ın kapısını çalar. Bundan sonrasını Ayla Hanım’dan dinleyelim: “Bana yayınlamak üzere ulaştıklarında bir konser hazırlığı içindeydim. Konserden hemen sonrasına randevu verdim. Eve geldiler. Babamın kaleminden çıkan o defteri gördüğümde gözlerim doldu. Çok duygulandım. Benden yayın için izin istediler. Hiç izin vermez olur muyum, dedim. Nasıl heyecanlandığımı anlatamam size. Dediğim gibi babam bana Çanakkale hatıralarından bahsediyordu ama bu, günü gününe tutulmuş bir defterdi. Ben de babamın orada yaşadıklarının ayrıntılarını bu kitap sayesinde öğrendim. Muhtemelen babam bu defteri yazdıktan sonra onu bir yerde unuttu. Sonra da çok meşgul biri olduğu için peşine düşmedi.”

Atatürk’ten Teşekkür Mektubu

Ayla Erduran babasının nasıl bir insan olduğuyla ilgili de şunları söyler: “Bilmem ki, babamı size nasıl anlatayım? Babam çok sevgi dolu bir insandı. Zaten hem o hem de büyükbabam Mevlevi idi. Adeta bir melekti babam. Çok merhametli ve yardımsever bir insandı. Bazı geceler, hastalarını merak edip durumlarını kontrol etmek için hastaneye dahi gittiğini hatırlıyorum. Ayrıca çok çalışkan bir insandı. 1919’da Samsun’daki tifo salgınında gösterdiği yararlık üzerine Mustafa Kemal’den bir teşekkür mektubu almış. Hatta Atatürk kendisine bir fotoğrafını imzalayıp vermiş, ancak ben bunları yıllar içinde kaybettim maalesef. 1924’te böbreklerinden rahatsız olan Gazi Mustafa Kemal’i muayene etmiş ve onun ricası üzerine bir süre Ankara’da kalmış. O sırada Atatürk babama şimdi Kavaklıdere’deki Polonya Sefareti’nin bulunduğu yeri teklif etmiş ve Ankara’da kalmasını istemiş. Babam da, ‘Paşam, çok isterdim ama bu teklifinizi kabul edemeyeceğim. Çünkü ben İstanbul’u seviyorum’ demiş.”

Kaynak: https://www.yenisafak.com/hayat/canakkaleyi-bir-doktor-anlatiyor-3530721

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum