Buse Eslem ERGÖNÜL Yazdı: YENİ YAŞ

Gecenin karanlığında sakladığım düşlerimi "ay ışığı"na çıkarma günü bugün...

Buse Eslem ERGÖNÜL Yazdı: YENİ YAŞ
17 Haziran 2016 - 12:08

YENİ YAŞ

   Gecenin karanlığında sakladığım düşlerimi "ay ışığı"na çıkarma günü bugün...
Sabah olduğunda ise güneş en parlak haliyle doğacak mutluluğumdan.
Benim için doğacak.
18 yıl önceki gibi...

   Ne zamandır yazamıyordum... Madem sosyal medya bile doğum günümü kutlamış, artık bu özel günün şerefine ben de yazayım dedim.
Diyemedim!
İçimdeki heyecan itti beni yazmaya.

   Yıllar önce, tam da bugün; dünyaya, ilk gözlerimi açtığımda neler hissettiğimi bilmek isterdim aslında. Dünyaya ilk gözlerini açan bebeklerin hisleri var mıdır, akıllarından neler geçer çok da merak ediyorum. Acaba "Annemin karnında izole bir ortamda ne güzel yaşayıp gidiyordum. Bu dünya denilen yer de neresi böyle?" diye mi düşünürler, yoksa "Uff! Karanlık bir ortamda dokuz ay, on gün beklemekten çok sıkılmıştım. Nihayet ışığı gördüm." diye sevinirler mi? Belki bir gün bilim çok gelişir de bu soruların yanıtını verebilir birileri. 
İnsan beyni böyledir. Kimi zaman imkansız sorulara yanıt bulma arayışına girişir; bir de bakmışsınız ki ortaya karışık bir mizah ve bir de fantastik bir kurgu çıkmış.

   Özel günleri pek sevmem aslında. Mesela; toplu ayin töreni gibi, sevgililer gününde herkes birbirine çiçek alır zorlama da olsa. 
Yeni yılda istemeye istemeye arkadaşlarımıza hediye almak zorunda kalırız ya da.
Bence aslolan doğum günleri ve yıl dönümleridir.
Çünkü sevdiklerimizin doğum günlerini kutlarken, kulağa çok klişe gibi gelen "İyi ki doğdun!" sözlerini söylerken, aslında "Sen değerlisin, doğmasaydın yaşamımda eksik bir şeyler kalacaktı." mesajını veririz.

   Her sene, "Doğum günümü kimler kutlayacak acaba..." diye heyecana kapılırım. Hele ki beklediğim kişiler kutlamazsa, üzülürüm. İnsan böyle bir günde, ister istemez biraz şımartılmak istiyor. Sosyal medyanın bile doğum günümü kutlaması hoşuma gidiyor.
Doğum günleri; duygusal ve kırılgan günlerdir çünkü...

   Her yaş kendine göre güzel, derler ya...
18 de önemlidir insan hayatında.
Neden mi?
18 kapı eşiğidir. 
Tam bu noktada kapıyı açıp eşikte durmuşsunuzdur. Arkanızda; çocukluğunuz ve gençliğiniz, önünüzde ise yetişkinlik var.
"Ben, 18 olunca" diye başlayan cümleleri yaşamak artık mümkün. Hayallerimizi bir bir yaşayabiliriz. 
Bir acı vardır ki, arkanızdaki kapı çoktan kapanmıştır ve geriye dönüp bakamazsınız.
Peki ne değişti? 
Çok şey...
Kamuoyunda bir birey oldunuz artık.
Trafikte bir sürücü, 
Bankalarda hanım veya bey olmuşsunuzdur. Ne var ki, küçükken size söylenen "küçük hanım" kadar masum değildir bu hitap şekli. Büyüdüğümüz gerçeğini yüzümüze tatsız bir şekilde vururlar.
Peki, iyi tarafları?
Bu yaşa kadar biriktirdiklerimizi birilerine anlatma zamanı gelmiştir artık. Çünkü insanlar sizi birey olarak dinlemeye başlarlar.
Birey...
Bir veliden bağımsızsınız artık.

   Hayat bisikletimizi 2 tekere düşürme vakti geldi. Arkadaki destekleri atıp, denge sağlamaya çalışırız.
Hayatın zorlukları ağırlaşır. Zorluklar yenildikçe zaferler büyür. Her yaş değiştirme töreninde yeni zaferlerle çıkacağız bir diğer yaşa.
Bunu öğrendiğimiz takdirde, arkamızdaki kapalı kapı bile gelmez akla. Tökezleyip düşmediğimiz takdirde...
Düştüğümüzde ağlayıp annemize koşmak isteyeceğiz eminim. Ama her seferinde vazgeçip kendimiz kalkacağız düştüğümüz yerden bir şeyler öğrenmiş olarak.
Hayatta hiçbir öğüt, tecrübe kadar haz vermez insana.

   Ve şimdi kapının ardındaki masum çocukluğa son kez bakma vakti...
Çocukluğun peşini elbet bırakmayacağım. Ama her şey yine bu kadar toz pembe olsa keşke...

Omuzlarımda yetişkinliğin getirdiği sorumluluk duygusunu hissederek çeviriyorum yüzümü aydınlık geleceğe.

Umarım; yeni yaş, yeni sorumluluklar "keşke" dedirtmeyecek "iyi ki"ler doğurur...

Her şey gönlümüzce olsun...
 

Buse Eslem ERGÖNÜL

Haziran 2016

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum