BİR FELAKET TELLALLIĞI YAZISI - Prof. Dr. Nurullah Çetin

Aynı durumun Türkiye Türklüğü için de geçerli olduğunu yakinen görmek ve yaşamak ne acı. Türkiye Türkleri, Sibirya Türk kabileleriyle aynı durumdadır. Evlenmiyoruz, çoluk çocuk yapmıyoruz, hemen boşanıyoruz, içki, sigara, uyuşturucu ve zehirli gıdalarla vücudumuzu çürütüyoruz. İnternet, telefon, televizyon eğlence ve oyunları ile, gâvur felsefesi, propaganda ve ideolojileriyle beynimizi iğdiş ediyoruz.

Barlarda, pavyonlarda, meyhanelerde, kerhanelerde en iğrenç pislikler içinde yüzüyoruz. Çalışmıyoruz, üretmiyoruz, geleceği düşünmüyoruz. Türk vatanını, devletini, milletini, millî ve manevî kutsallarımızı, dinî ve millî değerlerimizi, sembollerimizi ve kurumlarımızı, atalarımızın kutlu mirasını kime emanet edeceğimizi düşünmüyoruz. Anlık ve günlük zevk, eğlence ve avunmalar içinde çürüyüp gidiyoruz. İçimizde en milliyetçi geçinenimiz de sadece atalarımızın şanlı geçmişini anarak oyalanıyor.

Türk milletinin devam ve bekası davasını güdenlerin bu meseleyi düşündüklerini, çare aradıklarını göremiyorum. En büyük felaket budur. Mankurtça, zombileşmiş bir kafayla gidiyoruz. Bir gün duvara tosladığımızda sersemce şöyle bir sallanıp etrafımıza sarhoş gözlerle bakacağız. Ama “ne oluyor?” demeye fırsat bile olmadan Türk düşmanları son öldürücü darbeyi indirecekler. Hal-i pür melalimiz budur. Vaziyet-i rezilanemiz budur.

Gafil Türklere son sözümüz şudur:
*Ey Türk! Titre ve kendine dön!
*“Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol.
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.” (Mehmet Akif Ersoy)
(Allah’a güven, çalış gayret et, bilime, akla, doğruya, hak ve hakikate, İslam’a ve Kur’an’a sarıl.
Kurtuluş yolu ancak bu yoldur, bizi kurtaracak başka bir doğru yol bilmiyorum.)

Prof. Dr. Nurullah Çetin