Bir Arap Gazetecinin Çığlığı Üzerine / Öğr. Gör. Ahmet İlteriş Yalın

Ardahan Üniversitesinde Türk Dili Okutmanı olan ve Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü – Türk Halkbiliminde Doktora Programına devam eden Öğr. Gör. Ahmet İlteriş Yalın sitemiz okurları için yazdı: "Bir Arap Gazetecinin Çığlığı Üzerine"

Bir Arap Gazetecinin Çığlığı Üzerine / Öğr. Gör. Ahmet İlteriş Yalın
25 Nisan 2020 - 16:30 - Güncelleme: 25 Nisan 2020 - 16:47

Bir Arap Gazetecinin Çığlığı Üzerine

Doktorasını Türkiye’nin hatırı sayılır bir üniversitesinde uluslararası ilişkiler üzerine tamamlamış, şahsına ve akademik birikimine saygı duyduğum bir arkadaşımızın, kısa süre önce sosyal medyadan bir paylaşımına şahit oldum. Kendisinin de alıntı yaptığı içeriği aynen aktarıyorum: Macarca egyház "kilise” demek. Ház, Fin-Ogur dillerinde “ev” anlamında. Egy ise, Türkçe "iyi" sözü. Macar dostlarımız, Türkçede edgü>eygü>eyü>iyi değişmesi yaşayan sözcüğü, Kumanlar devrinde Türklerden öğrenip “kutsal” anlamıyla kullanmışlar. Sonrası "iyi"lik güzellik...” Hoca, belli ki, ilgili kelimenin Türkçe kökenli oluşundan etkilendiği için paylaşmıştı. Şaşırması da doğaldı zira uzmanlık alanı değildi. Biz de, naçizane, durumu açıklamak adına, Macarca’nın Ural-Altay grubunda yer aldığını dolayısıyla dillerimizin akraba olduğunu, Hungary’deki “Hun” sözünün de Atilla’nın Hun devletinden geldiğini ifade ettik. Ancak arkadaşımız, meseleye ideolojik yaklaştığımı ima ederek, “sen de her şeyi Türk’e bağlıyorsun” cevabında bulundu.

Bu önemsiz hadise bende birkaç sebeple hayal kırıklığına neden oldu. Öyle ki, Macarca ile Türkçe’yi aynı dil ailesinde kabul eden ben değil Batı’nın dilbilimcileriydi. Soylarının Hunlardan geldiğini iddia edenler de Macarların kendisiydi. Göktürklerin atasının Hunlar olduğunu bildiren ise yine ben değil Çin kaynaklarıydı. Üstelik Macaristan’da birkaç yıldır düzenlenen Turan Kurultayı’na ait haber bağlantıları da onu ikna ya da memnun etmemişti…  

Daha dün Sovyet sisteminin işgaline uğramış peşi sıra Avrupa birliğinin tesiri altına girmiş, bu süreçlerde de Türkiye aleyhine siyaset yürütülmüş bu coğrafya ile bağların önemi nasıl göz ardı edilebilirdi? Yaklaşık iki asırdır varlık gösteremediğimiz alanlarda emperyal güçlerin milletimize ödettiği bedeller, bu seviyede hatırlanması gereken ayrıntılar değil miydi? Meselenin hayal kırıklığı yaratan bir diğer cephesi ise, şahsen tanıyıp sevdiğim bu arkadaşın, iki kuşak önceki atalarının Türk kimlikleri nedeniye yurtlarından sürülmüş olmaları idi. Şimdi ise bu yazıyı kaleme almamıza vesile olan yeni bir hayal kırıklığı ile karşı karşıyayız. Lakin bu defa çözümsüz değiliz…

Japonya’nın Doğu Asya’daki tesirlerini ele alan 2012 yılına ait bir makalede[1], Hong Kong, Bangkok ve Seul gibi şehirlerde, Japon kültür endüstrisi ürünlerini (film, dizi, animasyon, şarkı) tüketen lisans seviyesindeki üniversite öğrencilerine dair önemli tespitler yer alıyordu. Farz-ı misal, Japon popüler kültürünü tüketen gençlerin tamamına yakınının Japonya’ya hayranlık beslediği ya da sempati duyduğu, önemli bir bölümünün ilerde Japonya’da yaşamak istediği, yine bunlardan önemli bir kısmının da kendiliğinden Japonca öğrenmeye başladığı makalede paylaşılan tespitlerden birkaçıydı. İşin ilginç tarafı ise Japonya ile bahsi geçen şehirlerin ne dini ne tarihi ne de kültürel açıdan kayda değer bir bağı yoktu.

Bugün, altı asırlık tarihi bağları bulunan Arap coğrafyasında (Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri…) hakkında kara propaganda yürütülen Türkiye için de ders niteliğinde tespitlerdi bunlar. Her ne kadar, bu kara propagandanın muhatabı Müslüman Arap halkı olsa da kuşkusuz sorumlusu onlar değildi. Hatta yüz yıldır siyasetlerini İslam ve Türkiye düşmanlığı üzerine kurgulamış, iplikleri emperyalizme teslim etmiş bu idareciler elinde halkın da muztarip olduğu bir gerçekti. Hâlbuki emperyalizm ve onun kuklası yöneticiler bu coğrafyaya yüz yıldır kan, gözyaşı ve yoksulluktan başka hiçbir şey getirmedi. Peki, Türk devleti, özellikle Arap baharından sonra ABD, İsrail ya da onların kontrol ettiği yöneticiler elinde kan ağlayan bu coğrafyanın Müslüman halklarına el uzatabildi mi? Ya da en azından seslerine kulak verebildi mi?

2019 Kasım’ında, milyonlarca ziyaretçisi olan sosyal ağlardan birinde (youtube) feryat niteliğinde bir video paylaşıldı. Videonun başlığı “Erdoğan ve Mehmet Bozdağ’a açık mektup” idi.  Sabır Meşhur isimli Mısırlı bir gazeteci Türk kamuoyunu bilgilendirmek ve Türk yetkililere ulaşabilmek adına Arapça konuşmasına Türkçe altyazı eklemiş, Türk hükumetinden hayati bir konuda yardım talep ediyordu. 

Gazetecinin biyografisine ve sosyal medyadaki hesaplarına bakınca sıradan bir isim olmadığı hemen anlaşılıyordu. Sosyal ağda (youtube) ikisi Arapça biri Türkçe olmak üzere üç hesabı vardı. Bu hesaplardan özellikle Arapça olanları toplam 1.5 milyon takipçisi ve 300 milyona yaklaşan izlenmesiyle dikkat çekiyordu. İsimle ilgili ayrıntılar bunlarla da sınırlı değildi. Arapça hesaplardan birinde Türkiye dostluğu ile tanınan ve kısa süre önce gaddarca katledilen Mursi fotoğrafı paylaşılmıştı. Türkçe hesabındaki profil resminde de Enver Paşa ile birlikte I. Dünya Savaşı’nda İngilizlerin tüm cömert tekliflerini reddederek Osmanlı saflarında savaşmayı tercih etmiş Iraklı Arap aşiret lideri Şeyh Uceymi Sadun’un fotoğrafı vardı. Kanalındaki video içeriklerine göz atıldığında, mevcut Arap yönetimlerine muhalif bir çizgide Arap dünyasının güncel sorunlarına değiniliyor, Türkçe kanalındaki içeriklerden de Türk dostu bir isim olduğu kolaylıkla anlaşılıyordu.

Hayati önem arz ettiğini düşündüğümüz video içeriğinde ise Sabır Meşhur, bir süredir Arap kamuoyunun olası bir Türk-Arap savaşına hazırlandığından, özellikle son yıllarda silahlandırılan Mısır’ın darbeci Sisi vasıtasıyla bu işe öncülük edeceğinden bahsetmekteydi. Bununla birlikte yönetici kadrosunun Türkiye aleyhindeki çabalarına rağmen Arap halkının en az %80’inin Türkiye’ye sempati duyduğunu, İslam devleti olan Osmanlı’nın devamı olarak gördüğünü, Türkiye’nin iç meselelerini kendi iç meselesi gibi takip ettiğini bildiriliyordu ve videonun sonunda hayati bir konuda talepte bulunuyordu. Bu talep Arap medyasında Türkiye’ye ait içeriklere getirilen sansürden sonra içeriklere Arapça olarak yeniden erişilebilmesi üzerineydi. Sansürün internet ayağındaki detaylara da değinen Meşhur, Türkiye’ye dair haberlerin yanında, Diriliş Ertuğrul, Filinta, Payitaht Abdülhamid, Kuruluş Osman gibi Müslüman Arap halkın hayranlıkla takip etmeye çalıştığı dizilere alt yazı olarak dahi erişilemediğini bildirmekte ve Türk devletinden bu hususlarda yardım beklemekteydi.

Türkiye’ye bu konuda düşen görev, kendisinden el uzatmasını bekleyen kardeş coğrafyalara kuşkusuz kayıtsız kalmamasıdır. Toplumsal algıların milyonlarca üyesi olan sosyal ağlar üzerinden şekillendiği günümüz dünyasında, üstelik küresel çapta bireyin günde ortalama 6 saat 42 dakikasını internete ayırdığı[2] böyle bir dönemde, kucaklayıcı bir devlet olarak günün gereksinimlerine ayak uydurmak bir zaruret olarak karşımızda durmaktadır. Sun Tzu’nun, 2500 yıl önce dile getirdiği “en başarılı savaşlar yapılmadan kazanılan savaşlardır” tespitini, 21. yüzyıl yöneticilerine hatırlatmanın da gereksiz bir çaba olacağı kanaatindeyiz.

Öte yandan Türkiye’nin bu hususta hali hazırdaki durumu, bazı çok büyük eksiklere rağmen karamsarlığa düşecek seviyede değildir. Türk Dünyası dışında, TİKA’nın Asya, Avrupa ve Afrika’da üstlendiği önemli görevler, bugün 146 ülkede 700 milyon insana ulaştığı bildirilen[3] Türk dizileri; Pakistan, Malezya, Endonezya gibi geniş İslam coğrafyasınca sosyal medyada takip edilen Türk savunma sanayi, Arap ülkeleri dışında İsrail, Yunanistan, Arnavutluk, Bosna Hersek, Gürcistan gibi ülkelerde ciddi bir hayran kitlesine sahip televizyon yıldızları ve müzisyenleri ile umut vadetmekle birlikte alınması gereken uzun yollar da bizleri beklemektedir.

Öğr. Gör. Ahmet İlteriş Yalın 

Ardahan Üniversitesi Ortak Dersler Koordinatörlüğü

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü – Türk Halkbilimi Doktora Programı


[1] Otmazgin, Nissim Kadosh, Japan imagined: popular culture, soft power, and Japan’s changing image in Northeast and Southeast Asia, Contemporary Japan 24 (2012), 1-19

[2] https://wearesocial.com/blog/2019/01/digital-2019-global-internet-use-accelerates

[3] https://bik.gov.tr/turk-dizilerinin-yurt-disi-reytingi-hizmet-ve-mal-ihracatini-artirdi/

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum