Atsız'ın Cebbar Ertürk'e Bir Mektubu / Yazar: Ömer ÖZCAN

Atsız'ın Cebbar Ertürk'e Bir Mektubu / Yazar: Ömer ÖZCAN
11 Aralık 2019 - 11:56

Atsız’ın Cebbar Ertürk’e Bir Mektubu

Kendisine yazan herkese kısa, uzun bir cevap verme itiyadında olan Atsız’ın mektuplarını toplama gayreti sürmektedir. Aydın’da yaşadığım yıllarda tanıştığım, millî meseleler üzerinde sohbet ettiğim meslektaşımız Cebbar Ertürk’e Atsız’ın mektuplarının varlığını sormak hatırama gelmemişti. Azerbaycan’da doğan, II. Dünya Savaşı’na Kızılordu saflarında katılan Ertürk, esir düştüğü Almanların tesis ettikleri Kafkas Lejyonu’nda vatanının yeniden bağımsızlığına kavuşacağı ümidiyle mücadele etmiştir. Savaş nihayete erdikten sonra Sovyetlere iade edilmekten kurtulmuş, bir grup siyasi muhacirle Ekim 1947’de Mısır’a gitmiştir. Burada iki yıl yaşamış, çevredeki olumsuz havadan rahatsız olunca kendisi gibi düşünen arkadaşlarıyla Kasım 1949’da Türkiye’ye gelmiştir. Diploma denkliği sağlandıktan sonra öğretmen olarak Türkiye’nin muhtelif bölgelerinde görev yapmıştır. Mesleki çalışmaları yanında gazete ve dergilerde makaleler neşretmiş, Türk Milliyetçiliği, Anayurtta Unutulan Türklük, Üçüncü Dünya Harbinin Çanları Çalıyor mu? adlı eserleri sağlığında, Kızılordu’dan Kafkas Millî Lejyonuna Bir Türk’ün II. Dünya Harbi Hatıraları ise vefatından sonra basılmıştır. 10 Ağustos 2004 tarihinde Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Mumcular kasabasında çocuklarının yanında iken vefat etmiş ve burada defnedilmiştir.1 Hâlen sağ olan eşi, hekim oğlu, eczacı kızı ile birlikte Mumcular’da yaşamaktadır. Ailenin en küçüğü olan kızları Aydın Çine’de hekim olarak görev yapmaktadır.

Ertürk, bizzat içinde yaşadığı ve icraatına tanık olduğu komünizm tehlikesine karşı toplumu, bilhassa münevverleri ve gençleri uyarmayı bir görev addetmiştir. Bu hassasiyeti sebebiyle aynı duyguları paylaştığı Türkçü kalemlerle, Atsız’la haberleşmiştir. Biriktirme âdeti bulunmadığından şahsi evrakı içinden Atsız’ın bir mektubu çıkmıştır. Mektubun muhteviyatı, günümüzde Türkiye’nin bütünlüğünü sarsmakta olan hadiseleri yıllar önce gören, çözüm üretmeye çalışan Türkçü aydınların, meselelere yaklaşımı açısından önemlidir. Atsız, Ötüken dergisinde Türkiye’nin çok önemli bu meselesi hususunda görüşlerini ifade ettiği yazılarından dolayı yargılanarak hayatının son yıllarında bir süre hapis yatmış, rahatsızlığı sebebiyle dönemin Cumhurbaşkanı tarafından affedilmiştir. Mektubu bize ulaştıran, Atsız’ın külliyatı içinde yer almasını temin eden Dr. Türkhan Ertürk’e müteşekkirim.

Azizim Cebbar Ertürk Beğ,

1 Temmuz 1963

Mektubunuzu ve gazeteleri aldım. Hepsine çok teşekkür ederim. Dediğiniz gibi bu memleketteki münevverlerin gafleti, kayıtsızlığı, vurdumduymazlığı ve daha açık bir tabirle eşşekliği yüzünden duygu sahiplerinin yüreğine düşen ateşin haddi, hesabı yok. Nedense burada yetişen aydınlarda bir uyuşukluk var. Bulgaristan veya Batı Trakya Türkü, bir Kırım Türkü, hele bir Kerkük (hepsi de eski Osmanlılar oldukları halde) bizimkilerden daha ateşli ve şuurlu oluyorlar. Galiba bu memlekette manevî bir afyon var: Çünkü evvelce ötekiler kadar ateşli olan Hataylılar bize eklendikten birkaç yıl sonra bize benzediler. Eski Osmanlılar dışında kalan Türklerde ise millî şuur bizimkilerden kat kat üstün. Bu sebeple Kayseri’deki öğretmenler odasında yerli malları bir Kürdün hezeyanları karşısında susarken yine bir öksüz Azeri Türkü Türklüğü savunur. Her türlü Türkü gördüm. Azeri, Kırımlı, Kazanlı, Başkurt, Özbek, Sart, Kazak, Kaşgarlı, Kulcalı, Tebrizli Azeri, Efganlı Türk, Kerküklü, Tunalı, Batı Trakyalı, Yugoslavyalı, Romanyalı (Türk, Tatar ve Gagavuz), Kıbrıslı, Rodoslu... Hepsini gördüm. Hepsinde millî şuur ve dünya görüşü var. Yalnız bizimkilerde yok. Bunun sebebinin derinlerine gitmiyorum. Bütün büyük olaylarda olduğu gibi bunun da sebebi bir tek değil, birçoktur. Fakat ana sebeplerinden biri cumhuriyetten beri memlekette hâkim olan rahatlık ve gevşeklik havasıdır. Bilhassa İsmet İnönü devrinde Türkçülük fikrine indirilen darbe, dolayısı ile Türklük fikrine indirilmiş oldu ve yukardan gelen her şeyi sorusuz kabul eden bu toplum Türkçülüğe de düşman kesildi. Onlar Türkçülüğe ve Türk ırkçılığına vurdular: Kürtçülük büyüdü. Dini baltalamak istediler. Ticanilik ve Nurculuk alıp yürüdü. Bunun farkına varamayacak kadar budala ve hatalarından dönmeyecek kadar inatçı oldukları için de bu hale geldik. Fakat ben bezgin değilim. Bunlar düzelir ve düzelecektir. Millî şuura sahip bir hükûmetin iş başına gelmesi kısa zamanda çöküntüyü durdurur. Bir zaman sonra da manevî kalkınmayı sağlar. Ben bu kanaatteyim.

        Yusuf Ziya’nın hareketine şaşmayınız. O, devrin adamıdır. Menfaat gördüğü yerdedir. Menderes’in düşmesinden bir iki ay önce tesadüfen görüştüğümüz zaman onu göklere çıkarmıştı. Yusuf Ziya kalb krizi geçirip 50 gün kadar hastahanede kalmış, Menderes de her gün telefonla hatırını sordurmuş. O zaman böyle söyleyen Yusuf Ziya, Menderes tevkif olununca neler yazmadıydı. Adi adamdır. Şiirleri güzel, ama içi çirkef, ne yapalım?

Alpaslan’ın iyileşmesine çok sevindim. Geçmiş olsun. Gözlerinden öperim.2 Maalesef eserlerimden bir yenisi yok. Yalnız “Yolların Sonu” ilâvelerle basıldı. Bitmek üzere. Ondan bir tane hediye ederim.

Kürtlerin tevkifi tabii, içimize biraz su serpti. Görünüşe göre arkası da gelecek. Sağlık bakanı Yusuf Azizoğlu da tevkif edilirse o zaman belkemikleri kırılmış olur.3 Alacakları cezalar 4 yıl ile idam arasında olacaktır. Barzani temizlenirse Türkiye’nin başındaki Kürt gailesi beş on yıl için kalkmış olur. Fakat gerek Halk Partisinin, gerekse Demokratların yaptığı yanlışlıkta devam olunursa bu gaile bir müddet sonra tekrar patlak verir. Rumeli’den gelen göçmenleri toplu halde Kürt çoğunluğunun bulunduğu vilâyetlere yerleştirerek hiç olmazsa bir iki vilâyette Kürtleri çoğunluktan azınlığa düşürebilseydik bu dava hallolunmak yoluna girerdi. Fakat Halk Partisi zamanında mübadelede 388.000 kişi, daha sonra gelen 40-50 bin kişi ve Demokrat Parti zamanında Bulgaristan’dan toplu halde gelen 156. 000 kişi ya İstanbul civarına veya Batı Anadolu’ya yerleştirildiler. Bunların büyük kısmını ve Orta Anadolu’dan taşan nüfusu sistemli şekilde doğu vilâyetlerine yerleştirmek Kürt davasını kısmen halletmek olurdu. Fakat bunun için de millî şuur ve kafa lâzımdır. Bununla beraber ben, dediğim gibi bütün bu davaların hallolunacağına inanıyorum. Büyük ve birleşik Türk devleti kurulacaktır.

Selâm ve sağlık dileklerimle mektubuma son verir, mektubunuzu beklerim azizim Cebbar Beğ.

Tanrı Türkü Korusun

Atsız

1 Hk. bk. Ömer Özcan, “Muhaceret Neslinden Bir İsim Cebbar Ertürk”, Türk Yurdu, sayı 214, Haziran 2005,s.55-59;Ömer Özcan, “Cebbar Ertürk”, Kayseri Ansiklopedisi, cilt 2, İstanbul 2010,s.241-242.

2 1953 doğumlu olan Alpaslan, kalp rahatsızlığı sebebiyle 24 Eylül 1968 tarihinde vefat etmiştir.

3 Milliyetçi Kürtçülerden olan Dr. Yusuf Azizoğlu 1950-1957 arasında Demokrat ve Hürriyet Parti’lerinden Diyarbakır milletvekili olarak parlamentoda bulunmuştur. 1961-1970 yılları arasında Yeni Türkiye Partisi’nden Diyarbakır milletvekili olarak yeniden parlamentoya girmiş, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ile Yeni Türkiye Partisi Genel Başkanlığı yapmıştır. 1 Mayıs 1970 tarihinde vefat etmiştir.

Yazar: Ömer ÖZCAN

Kaynak: Türk Yurdu Dergisi - Mart 2015 - Yıl 104 - Sayı 331

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum