Afife Jaleler kadının adının olmasını sağladı

Bir döneme damgasını vuran tiyatro sanatçısı Afife Jale, yaşadığı dönemde üstesinden zor gelinebilecek sorunlarla mücadele etti. Onun bu mücadelesi üzerinden yaklaşık 100 yıl geçmesine rağmen tiyatronun en saygın isimlerinden biri olarak anılmasını sağladı. Peki nasıl bir yaşamdı onunkisi? Osman Balcıgil’le Afife Jale’yi kaleme aldığı romanı üzerinden bu büyük değeri konuştuk. ECE EROL,VATAN GAZETESİ KİTAP EKİ

Afife Jaleler kadının adının olmasını sağladı
22 Eylül 2018 - 14:23

1910’lu yıllar… Müslüman bir kadının sahneye çıkmasının yasak olduğu dönem. Öte yanda yaşamını sanata adamaya niyetli bir kadın Afife Jale. Sahneye çıkmasına şiddetle karşı çıkan babasından onu morfin bağımlısı haline getiren Doktor Suat Bey’e ve Şeyhülislam’a… Afife Jale ne olursa olsun tiyatroya sarılmaktan vazgeçmeyerek kendinden sonra gelen kadınları da cesaretlendirdi. onun mücadelelerle dolu hayat hikâyesini Osman Balcıgil romanlaştırdı. 

Afife Jale yaşadığı dönemde sanata dair giriştiği zorlu mücaadelerle tanınan bir kadın. Böyle zor bir hayatı romanlaştırma fikri nasıl gündeminize geldi? 
Aslında benim önemli şahsiyetleri romanlaştırma serüvenim Nazım Hikmet’in annesi Celile Hanım’ın hayatını anlattığım “Ela Gözlü Pars Celile” ile başladı. Ardından Sabahattin Ali’yi “Bir Sabahattin Ali Romanı Yeşil Mürekkep”te yazdım. Daha sonra dönemin önemli kadın gazetecilerinden biri olan Suat Derviş’i “İpek Sabahlık”ta anlattım. Üst üste biyografik roman yazınca okuyucu da bir beklenti içine girdi. Okurlarım da çeşitli isimler önermeye başladı. Afife Jale uzun zamandır aklımda olan bir isimdi. Çünkü her ne kadar ismi biliniyor olsa da yaşadıkları, başından geçenler tam olarak bilinmiyordu. Bunun üzerine eğer Afife Jale’yi yazarsam hem toplumsal ve sosyal bir sorumluluğu yerine getirmiş olurum diye düşündüm. İsmini biliyoruz ama tanımıyoruz Afife Jale’yi. Oysa çok büyük bir hayat onunkisi.

Afife Jale’nin yaşadıklarını toplumsal bir sorun olarak ele alabilir miyiz? 
Tabii ki. Sözüm ona bazı konuların tartışılabilmesi için bir dönemin kapanması gerekiyor. Afife Jale’nin yaşadığı dönemde kapanmış bir dönem. Şuan baktığımızda kadınlar rahatlıkla tiyatro yapabiliyor. Ama kadının sahneye çıkmasının yasak olduğu bir dönemde yaşandı bunu inkâr edemeyiz.

Bunu polis amiri de kitapta dile getiriyor.
Evet, “Karımı şanoya çıkmış gibi hissediyorum” demişti. Bu dönemlerde Türkiye’deki bazı yiğit kadınlar bunlarla mücadele ettiler ve kadının adının olmasını sağladılar. Bugün siz benimle -bir kadın olarak- röportaj yapabiliyorsanız, bunun arkasında Afife Jaleler, Suat Dervişler, Celile Hanımlar var. Bu insanların da haklarının ödenmesi gerekiyor. Bir de ben aynı zamanda gazetecilik ve televizyonculuk kökenli olduğum için yaptığım işlere bir sosyal sorumluluk olarak bakıyorum. 

Peki, Afife Jale, sahneye çıkan ilk Müslüman kadın olma cesaretini göstermeseydi bugün yine Afife Jale olabilir miydi?
Olan oldu ve yaşanan yaşandı. Fakat Afife Jale bu cesareti göstermeseydi, Müslüman kadının sahneye çıkması gecikirdi. Bir dönem kapanıp diğeri açılmak üzereydi illa ki Müslüman kadın sahneye çıkacaktı. Fakat Afife Jale; Neyyire Neyir, Bedia Muvahhit gibi başka kadınlara örnek oldu, onları cesaretlendirdi. Şuna yürekten inanıyorum ki Afife Jale, yeni bir dönemin açılmasını bekleseydi çok başarılı bir tiyatrocu olacaktı.

Afife Jale başta babası olmak üzere ona karşı duran herkesle mü cadele etmiş. Ancak hayatı boyunca hak ettiği değeri görmemiş. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunu dönemsel nedenlere bağlayabiliriz. O dönemde çok sahne yoktu. İstanbul’da yedi sekiz tane, İzmir’de bir iki tane vardı. Cumhuriyet döneminin açılmasıyla da yeni kadın oyuncular sahneye çıkmaya başlıyorlar. Afife Jale gururlu ve içe dönük bir şahsiyet. Bunun dışında morfine olan bağımlılığından dolayı güvenilmez bir imaj da çiziyor. Trabzon seyahatini hatırlayın; oyunların hepsini bırakıp İstanbul’a geri dönmek zorunda kalıyor. Dolayısıyla bu iki taraflı bir şey. Hem Afife Jale’nin kişisel özellikleri onu uzaklaştırıyor tiyatrodan hem de dönemsel konjonktürler.

Peki araştırma yaparken sizi şaşırtan noktalar oldu mu?
Çok oldu. Afife Jale bir paşa konağında büyüyor. Bunun da Afife Jale olmakta çok büyük bir önemi var. Öteki taraftan ablasının kocası Osmanlı’nın valilerinden biri. Kocası Selahattin Pınar. Selahattin Pınar’la evlenmiş olduğunu hepimiz biliyoruz fakat onunla ne yaşadığını, nasıl yaşadığını öğrenmek hakikaten şaşırtıcıydı. Ben de birçok şeyi kitabı yazarken öğrendim. Selahattin Pınar’ı çok seviyor Afife Jale. Ona zarar vermemek için ayrılıyor. Çocukluk aşkı Ziya içinde aynı şekilde, Ziya’nın hayatını mahvetmemek için ondan uzaklaşıyor. Bu büyük bir fedakârlık. Biz bunun tam tersini görürüz hep bir kadın veya erkek kötü bir durumdaysa öteki tarafı da kendiyle beraber aşağıya çeker. Fakat Afife Jale öyle değil, o iki aşkına da zarar vermemek için kendini feda ediyor.

‘Paşa dede’ figürü etkindi
O dönemde “paşa dede” gibi bir insan figürü vardı. Bu insanlar ülkenin aydınlarıydı, entelektüelleriydi. Büyük bir kısmı yurt dışında da eğitim görmüş, tiyatro seven, edebiyat seven özellikle şiir seven, müzikten anlayan insanlar bunlar. Sinemanın bile olmadığı bir dönemden bahsediyoruz. İnsanlar o dönemde bire bir sahnedeki insanı görüyor. Doktor Sait Paşa da iyi eğtim görmüş biri ve tiyatroyu seviyor dolayısıyla teşvik edici bir konumda. Torunlarını tiyatroya götürüyor, evin içinde sahne kuruluyor, orada çocuklar oyunlar sergiliyor. Bunun Afife Jale’nin üzerinde çok büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Sahneyi sevmesinin arkasındaki neden dedesi tabi ki kişisel özellikleri de bir etken. Bunun dışında Afife Jale’nin hayatında bir de babası var. Dedesi moderniteden yana bir bakışken babası tam tersi muhafazakar bir bakış. Bir taraf Afife’yi kendine çekerken bir taraf itiyor. Bu durumda da Afife bir karar verme noktasında kalıyor.

O günlükler benim günlüklerim
Kitap Doktor Sait Paşa’nın günlükleriyle başlıyor. O günlükleri ben yazdım onlar benim günlüklerim aslında. Afife Jale’nin yazdığı günlükler de bana ait. Kendimi Doktor Sait Paşa’nın ve Afife Jale’nin yerine koyarak yazdım o günlükleri. Doktor Sait Paşa Trablusgarp’ta neler olduğunu gazetelerden okuyor, aslında ben okuyorum. Bu bilgilerin bir şekilde anlatılması gerekiyordu. Ya ben anlatacaktım ya da Doktor Sait Paşa’ya anlattıracaktım. Ben Doktor Sait Paşa’ya anlattırmayı tercih ettim. Çünkü böyle olursa romanın daha etkileyici olacağını düşündüm. Bu Celile’de böyleydi. Celile’nin mektuplarını da ben yazdım.


kAYNAK:http://vatankitap.gazetevatan.com/haber/afife_jaleler_kadinin_adinin_olmasini_sagladi/1/25411

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum